20 Ekim 2011 Perşembe

friend break-up

İnsan ilişkileri ne kadar karmaşık şeyler, tabi arkadaşlıklar da öyle. Çoğunlukla kendimize benzeyen ve iyi anlaştığımız kişilerle arkadaş oluruz ama bazen onlar büyür, sen geriden gelirsin ve aranız açılır. Ya da ilişki bitme noktasına gelir, ya artık iki taraf da ilişkiden zevk almıyordur ya da bir taraf diğerine kazık atar. Şahsen şu ana kadar neredeyse hiçbir arkadaşımdan kavga edip veya kazık yediğim için ilişkimi bitirmedim ( İlkokuldaki kompolsif yalancı arkadaşım Ayşe dışında.) Arkadaşlıkların bitiş sebebi zamanla ve kendiliğinden oldu, ya buluşunca eskisi kadar zevk almamaya başladım veya paylaşacak şeylerimiz azaldı. Bu çoğunlukla iki taraflı olduğu için bir şekilde koptuk. Kavga etmekten iyidir bence.
Ancak ya karşı taraf hala arkadaş olduğunu zanneder de, sen artık ilişkiyi devam ettirmek istemezsen ne olacak? O seni arayınca telefonu açsan bir türlü, açmasan bir türlü.. Görüşmek istese nereye kadar bahane uydurabilirsin?

Geçen gün bir arkadaşımla sırf tribe girmesin diye buluştum. Kendisi ile yurt dışında yüksek lisans yaparken tanışmıştık ve o zamanlar çok fazla yalnız kaldığım ve sorunlarla tek başıma boğuştuğum bir dönemimdeydim. Bana kucak açtı ve dostum oldu. Yok denecek kadar ortak noktamız olmasına rağmen çok yakın arkadaş olduk, her gün görüşüyorduk. Öyle ki, bizi yakından tanımayan çoğu kişi sevgili zannediyordu. Ancak onunla geçirdiğim uzun zaman ve uzun sohbetler sonunda ikimiz de Türkiye’ye döndükten sonra nedense aklımda hep negatif şeyler kalmıştı. Bana yaptığı negatif yorumlar veya benimle ilgili söyledikleri arasından benim katılmadığım tespitler nedense birden batmaya başladı. İlişkimizdeki “usta-çekirge” hiyerarşisi fazla sanki beni sıktı. İşin kötüsü, kendi fikirlerimden çok onun fikirlerini önemsediğim için, aklıma yatmayan bir yorumda bulununca, “ya doğruysa?” diye sinirim bozuluyordu. Sonra anladım neden olduğunu, biz eğer daha az görüşen insanlar olsaydık, benim hakkımda her konuda yorum yapmaya cesaret edemeyecekti. Ya da, ben onun fikirlerini bu kadar önemsemeyecektim, ilişkimiz sağlıklı bir mesafede, yara almadan devam edecekti. Ama uzun süre fazla yakınlıkta olduk ve onun da haddini aşan yorumları beni yaraladı. Tabi bunda, kendisinin yakın bir arkadaşı ile aramızı yapmaya çalışması ve bunu batırmasının da payı var. Ona kızgın olmamın sebebi bütün bu süreç boyunca, beni ayarlamaya çalıştığı kişinin duygularından emin olmadan beni gaza getirecek laflar etmesi.

Geçen gün görüştüğümüzde, konuşacak ne az şeyimizin kaldığını anladım. Zaten konuşmaların çoğunu da kendisi yaptı. Hep kendisinden, bahsetti. Yakında kendisine çok para getirecek bir iş bulduğundan, arkadaş çevresinin ne kadar geniş olduğundan bahsetti durdu. Daha geçen gün yurt dışında okuduğumuz okulun Türkiye mezunlarının olduğu bir buluşma toplantısına gitmiş. “Orada da tikiler vardı, tam senin Bağdat Caddesi kızları işte. Güya bize çaktırmadan kendi aralarında anlaşıp, bizimle yemeğe gelmek yerine Bebek’e gittiler. Ben de çok meraklıydım sanki onlarla takılmaya”. E be adam, gelmişsin neredeyse otuzbeş yaşına. Bir iki tane tiki kız seninle takılmak istemedi diye mi onlarla dalga geçiyorsun?
Yanlış anlşılmasın, bu insanın bir sürü iyi özelliği de var. Sanırım onunla arkadaş olurken en hoşuma giden özelliği, herkesle iletişim kurma ve arkadaş olma kapasitesiydi. Oturması, kalkması ve konuşmaları biraz kaba olsa da, içtendi. İnsanların yaşı kaç olursa olsun iletişim kurabiliyordu. Benimle, kimsenin ilgilenmediği kadar ilgilenip,zor zamanlarımda hep yanımda oldu. Ama işte, bazen yanımızdaki insan ihtiyacımız olan kişi olmayabiliyor. O zamanlarda da bazen beni teselli etmeye kalkarken yanlış sözler söylediği de oldu. Ama bu bana iyi bir ders oldu, çünkü artık karşımdakinin dediklerini öncelikle kendi süzgecimden geçirip, ona göre değerlendirmeye karar verdim.
İşte böyle, sanırım anlatmak istediklerim vardı ve içimi boşalttım. Onunla ilişkimi kesecek miyim? Hayır. Ama keşke artık o da arkadaşlığımızın eskisi gibi olamayacağını anlayabilse..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder